21 Ekim 2010 Perşembe

SESİNİ ŞİİRLERLE DUYURUR DİVANELER ...

Pişmanlık boğar gönlü, gönül aşar bendini


Coşari akşamlara teslim etmiş kendini

Her gece kadehlere anlatıyor derdini

Aşığa mesken olur virane meyhanelerOKYANUS



Zerresi aşk ama damla haresiz

Dalgadan dalgaya akar okyanus

Gönül kıvrandıkça diller çaresiz

Gözünde şimşekler çakar okyanus



Gökyüzü pek sakin mavi bir parlak

Yorgun bulutların her biri ağlak

Martılar çığlıkta rüzgarı aylak

Uzaktan uzağa bakar okyanus



Aşkın üzerinde dönüyor pergel

Bir daire çizmiş çizgisi engel

Giden sevdasına seslenir ‘dön gel’

Her türlü tabuyu yıkar okyanus



Vurdukça kayaya dalganın sesi

Köpükten tıkanır aşkın nefesi

Birden boş kalınca göğüs kafesi

Güneş alevini yakar okyanus



Coşari âşıklar şaşkındır hala

Meçhulüne doğru gider dörtnala

Kapısını açmış ki arşıâlâ

Merdiveni bir bir çıkar okyanusAvuç içleri gül kokan bir kız cocuğuna gelin ettiğim mavi düşlerimle son kez eğiliyorum satırlara. Bir türlü anlatamadığım, bir türlü ispatlayamadığım sevdanın ketum dilini yine yükledim dudaklarıma. Hiçbir sıfatla özdeştiremediğim yüreğini anlattım harf harf. Gelincik tarlalarına hediye eylediğim gözyaşlarımla yazdım seni dua dua. Bu kez satırlarımda ölüm olmayacaktı, hüzün de..Bir yanıma Elifi, bir yanıma seni alıp pervazı olmayan düşlerime kanatlandırdım tüm kuşları. Tecritli ellerimi bıraktım umuda / dökülen her kelimeye seni ilmekledim. Gözlerimin görebildiği sığ ufka senin yüreğinin genişliğini bıraktım. Adını bıraktım yalnızlığın kuraklığına. Seni anlattığım her bulut eteğini çekti nemli gözlerimden. Yüreğini özetlediğim her karanlık vazgeçti bendeki saltanatından. Biliyorum bendeki hiçbir kelime senin bende ifade ettiğin büyüklüğü anlatacak kadar nüfus edinemeyecek dudaklarıma. Çünkü sen bende hayat kadar büyüksün / umut kadar mutluluk yüklüsün…



Kendimden vazgeçeli yıllar oldu. Sana anlattığım hüzün buzdağlarını eriteli de çok seneler oldu.. Seni hiçbir zaman “ ötekiler “ kısmına koymadım. Seni bende hiçbir zaman “ sen “ kadar yabancı görmedim. Sana hiçbir zaman “ sen “ demedim. Sen bendin, ben de sen..Seni bu kadar ben yapmışken sitem etme bana “ ölümü “ bu kadar anıyorsun diye. Farkında değil misin be can, ölüme karşı tek sığınağım sensin. Tek duamsın dilsizliğin hükümran olduğu alfabede. Tek anlamımsın bensizliğin beş para etmediği yalnızlık mabedinde. Bilmez misin be can, bende benin kalmadığını.. Yıllar önce kendimi tüm kütüklerden zayi düşürüp bensiz yaşadığımı bilmez misin ey yar. Sonra sen geldin bensizliğin tecritli sofralarına. Bensizliğin kuraklığına umut öznelerini serdin. Elif bereketini bıraktın öznesizliğin kuraklığına. Hiçliğimin duraklarına bir anlam katan , hüviyetsizliğimi yüreğinle vücut bulan sensin. Bu kadar bütünlenmişken sana, ölümü nasıl öpebilirim ki dudaklarımla. Ve şimdi ben kendimden vazgeçtim sadece sana “ ben kadar yakın olabilmek için. Ve şimdi sen oldum bende sadece kendime “ sen “ kadar yabancı durabilmek için..Anla olur bende “ ben “ diye biri yok. Ben sadece “ sen’im “. Senden önceki tüm sicillerimi sildim ben sadece sana aitim..



Yürek sancımın tek refakatçisi, sözcüklerimin yegane bekçisi..



Aldırma satırlarıma bulaşmış hüzün rutubetine. Önemseme kendimle olan savaşın galibine. Sakın ve

Hiç yorum yok: