21 Ekim 2010 Perşembe

Çekici bir kişilik sevgi doludur.


Sevgi, iyi bir kişiliği minnettarlığı,

dürüstlüğü güldürü yeteneğini içerir, şekillendirir.

Sevgi güç ve eylemdir.

Tüm engelleri aşar, size tüm kapıları açar.

Çünkü sizin sevginizi başkalarında üretir ve çoğaltır.



Sevgiyle ilgili en iyi önerim çok basittir:

Bir kişiyi seviyorsanız bunu ona söyleyin.

Çoğu kez bunu beceremeyiz.

Bunun yerine o kişinin bunu bildiğini

veya

duymaya gereksinimi olmadığını düşünürüz.





Bir toplantıda konu sevgiydi bir üst düzey yönetici çok etkilendiğini söyledi ve bana öyküsünü anlattı:



"Eşim ara sıra birlikte öğle yemeğine çıkmamızı önerirdi.

Ama ben hep aynı yanıtı verirdim: İsterdim ama çok işim var.



Önemli bir iş toplantısının sabahında da aynı şeyi önerdi:

Bugün öğle yemeğine ne dersin?

Özür diledim.

Sonra toplantı sırasında eşimin bir trafik kazasında öldüğü haberini aldım."

Gözyaşlarıyla anlatıyordu:



"Tanrı eşimi, bir şekilde yalnızca bir saat için bana geri verseydi, öğle yemeğine götürüp onu sevdiğimi söylerdim.

Bu fırsata sahip olabilmek için her şeyimden vazgeçebilirim."



Güzel şarkıcı ve oyuncu Mary Martin, Oscar Hommerstein' in müzikallerinden birinin galası için sahneye çıkmak üzereydi.

Tam o sırada, kansere yakalanmış ve hastalığının son dönemini yaşayan Hommerstein’dan bir mesaj aldı.

BİR SEN YOKSUN ...

Bulut çöktü gözlerime nemlendi müjgan


Yağmur oldu gözyaşım hançer yangısı zaman

Üstümde vebali aşkın bin senaryo kuruyorum

Tutunacak bir el yaslanacak bir omuz arıyorum

Yalnızlığın doruğundayım…. Bir sen yoksun



Aşk yorgunu bu yüreğim aşka yasaklı

Falcı gözlerinde avuçlarım çizgiler zikzaklı

Ölümle yaşam arası ince bir yol her nefes

Feryadımı bulutlar yutuyor benden mi bu sessiz ses

Gözlerim gözlerinde gözlerim ağlamaklı

Sabah gelmişim akşam olmakta… Bir sen yoksun



Gel diyorlar bana ömrünü tamamlamış sevdiklerim

Gel, seni hayata bağlayan sevgilide yok artık

Yatağım terli odam karanlık perdeler örtük

Rüyalar anlamaya başladı gözlerdeki mecazı

Dinliyor gece pili zayıf bir yüreğin çaldığı cazı



Sana gel dedikçe kendini almaktasın kıymete

İstemem gözlerim açık gitsin kıyamete

Ardımdan geleceğini hissetmekte içimdeki sezgi

Ah be gönül hırsızı ah be yürekte ki sevgi

Mutlu ölmem için her şey tamam…Bir sen yoksun

SEVGİ SENİ İSTEDİMİ BULUR ...

Zamanı vardır...


Tıpkı baharı, kışın arasan da bulamayacağın gibi...

Ya da bulsan da asla onun gerçek bir bahar olmadığını kabul etmek zorunda olacağın gibi...

O bulduğun sadece bir aldanmışlıktır...

Aldanırsan, tıpkı kış ortasında çiçek açan erik ağaçlarına dönersin...

Kışın ortasında sevinçten çiçek açarsın...

Kış gerçek yüzünü gösterince de donarsın; anlarsın ki yaşadığın bahar kış ortasında yaşanan yalancı bir baharmış...

Erik ağacı gibi donarsın o zaman ve o yaz boşa geçer...

Meyvesiz, kimsesiz...



Sevgi aranmaz...

Sevgi istedi mi seni bulur...

Hiç ummadığın bir anda arkanda beliren bir dost olur bu bazen...

Otobüs durağında ensende hissettiğin bir nefes alır götürür seni sevgiye...

Bir tesadüf sana sevgiyi taşır...

Sen sevgiyi aramamışsındır...

Tıpkı gecikse de gelen ve geleceğinden emin olduğun bahar gibi...

Tıpkı bir sabah kalktığında baharın pürüzsüz yüzü ile karşılaşman gibi bulmuştur seni sevgi...



Sevgiyi kaybederken de cesur olmalısın...

Yüreğin dolu olmalı sabır ve güçle...

Her kaybedilen kazanılan bir derstir zaten...

Sevgi çok şey öğretir severken ve kaybederken...

Sevgiyi kaybederken aslında onu hiç kaybetmek istemediğini öğrenirsin...

Sevgiyi kaybederken, onu kaybetmenin, bulmak kadar güç olmadığını ama acısına katlanmanın ne güç olduğunu öğrenirsin...

Sahipken sevgiye hep yanında olacakmış gibi onu hoyratça harcamışsındır...

Kaybettiğinde ise her an yanında olacağına inanmakla ne büyük yanlış yaptığını anlarsın...

Ve bir daha ki sevginde daha temkinlisindir...

Hem severken, hem kaybederken...

Bir önceki sevgi öğretmiştir bunu sana...

Her kayıp bir derstir almam gereken...

Çünkü hiçbir sevgi tek başına var olamaz...

Ayrılamaz daha öncekilerden...

HİSEN YOK BU AKŞAMDA SENİN ..

Hissen yok bu akşamda senin


sen öğleden beri

bu renk renk

bu çeşit çeşit söylenen şarkının

artık haricindesin.



Tankın gölgesi uzandı üstüne kadar,

nerdeyse, habersiz gün batacak.

Tamamen çekmiş göğsünden akan kanı

büyük ve mütehammil toprak.

Her şeyin ne kadar şikâyetsiz

saatin hâlâ işliyor bileğinde,

onu akşamdan akşama kurardın,

tabii biraz sonra duracak.

Bugün günlerden cumartesi,

dün yazdığın mektup,

ancak, dört gün sonra eline değecek karının.

Senin orada eskisi gibi sesin işitilecek,

sesin teselli edecek

düşünür gibi gülecek,

kısaca : Yaşayacaksın.

Çocuğun o akşam yazdığı cevapta

bahsedecek çiçek açtığından

bahçenizdeki ağaçların.



Güneş battı,

yıldızlar doğacak biraz sonra,

şimdi karnın acıkmış olacaktı.

Çantanda tayının ve konserven var,

cebinde, yemekten sonra içecek sigaran.



GEÇ KALMIŞ SORU BU ....

Gümbür gümbür atar durur


Göğsümün sol tarafında

Hayat, aşk, iyilik, cesaret

Ne varsa bu yürektedir

Bu yürek durmayagörsün

Kodunsa bul dünyaları

Yüreğim benim bir tanem

Velinimetim, efendim

Durma, çarp, vur, ses ver aman

Aşık kulağım sendedir. Aşkımı verdim sana yüreğimi verdim.

Aşk sendin sen yüreğimdin.

Her atışı senin iki hecelik ismini fısıldardı.

Kimse anlamazdı ama sen duyardın hak etmişmiydin bunu?

Böyle derin bir aşkla sevilmeyi hak etmişmiydin?

Geç kalmış bir soru bu...

Nasıl hissettiysem öyle yaşadım ben aşkımı.

Yüreğimi teslim etmemiş olsaydım sana aşk olmazdı onun adı.

Böyle yaşadım hep ben sen beğensende beğenmesende...

Hesaplı aşklar bana göre değil.

"Ne verirsem ne alırım?"

sorusunu soranlardan olmadım.

Senin için attı yüreğim bunu söylemektende gocunmadım.

Umutlarımı verdim sana hayallerimi verdim

bir gelecek düşledim seninle hatamıydı?

Yarım aşkları kaç kovala oyunları

göstermelik dargınlıkları bırakıp bir kenara

bu günü dolu dolu yaşarken

yarına dair umutlar besledim.

Hepsinde sen vardın sensiz olmayacaktım

bu günüde yarınıda seninle yaşayacaktım.

Bu hayatta ne olacaksa iyi yada kötü

birlikte karşılayacaktık.

Bazen bir türk filmi tadında

bazen gerçeklerin tam ortasında yaşayacaktık.

Bir birimize güç verecektik

hayata karşı direnme gücünü birbirimizden alacaktık.

Ruhumu verdim sana bedenimi verdim

olmadığın zamanlarda ruhumu bıraktım sana

yanlız kalmayasın diye.

Çünkü sensiz olamazdı benim ruhum

içimi sıkıntılar basardı.

Müebbete mahkum bir hükümlü gibi

bedenime tünel kazıp firar etmeyi düşünürdü hep.

Bu yüzden özgür bırakırdım onu.

Ve ruhumun gideceği tek yer

her zaman senin yanındı.

Ya bedenim ?

Gözlerim gördüğü hiç bir şeyi

ayıramazdı sensizken.

Ellerim dokunamazdı hiçbir şeye

yürümezdi bacaklarım senin olmadığın yollarda.

Oysa sana her dokunuşum

yeniden doğuşu olurdu bedenimin

yenilenir arınır çıkardı karşına her zaman.

YORGUN VAKİT LERİM....

Umutsuz günlerin acısını çıkardım bir bir,


Yorgun vakitlerim,

Uzun bir kış uykusundan uyandı önce,

Avazım çıktığı kadar seslendim dost yüreklere,

Görmeyi öğrendim.

Artık benim yüzümden değildi bütün olumsuzluklar,

Artık işe yaramaz bir fani değildim şu koskoca alemde,

Bende vardım,bende sevebilir,sevilebilirdim doyasıya,

Buz gibi pınarlarından içebilirdim kana kana,

Susuzluğuma kandım.

Karanlık korkulrım ilk ışıkla birlikte yitip gitti,

Güneşi ısıttı yüreğim,

Buz gibi havalarda üşümeyi öğrendim.

Yazamazdım ya eskiden,konuşamazdım ya,

Dilim dönmezdi bir türlü söylemek istediklerime,

Ben konuşmayı yazarken öğrendim.... Seni seviyorum Çok sevdim seni nefesim gibi sevdim gel dedin geldim git dedin gittim… Asi başımı karşında gönüllü eğdim neden derdin hep neden sevdin hep ve neden uysal oldun dedin. Neden mi sevdin dedin. Gönlüme şık canıma nefes olmayı sağladığın için sözünün eri er...inin aşk olduğunu hissettiğin için seviyorum. cesur et kalıp aşkıma beni sahiplenecek güce sahip olduğun için seviyorum.menfaatsizce bana bağlı kaldığın için seviyorum aklıma engel değil yüreğimi aklımı konuşturduğun için seviyorum sevmekten yorulmuyorum nefes alırken şükrüm olurken sende dilimde olduğum için seviyorum..hakka aşık ben hakka seninle daha çok yaklaşıyorum kıymetlim nefesim neferim ..seni seviyorum



ÖYLESİNE BİR DÜNYA....

Kimi gece buz keser yorgan görmeyen sırtım


Dağınık yatağımda sarhoşken sezgilerim

Geceye sis bastıGÖZLERİMİ UMUDA AÇTIM

Gözlerimi umuda açtım,

İlk gördüğüm güneşin içimi ısıtan,

İliklerime dek hissettiğim sıcaklığıydı.

Dost yüzlerdi sabahları penceremi açtığımda gülümsediğim.

Yeni bir güne,

Yeni umutlarla yelken açtı yüreğim.

Durma noktasında,

Ufuklarda beliriveren,

Martıların çığlıklarında yol aldı gemim.

Denizi gördüm,

Işıl ışıl yansıtırken yüzünü yüreğime,

Bir daha aşık oldum,

Her yeni güne yeni umutlarla.

İki yusufcuk kondu pencereme,

Işıkların gölgesinde yayıldı çimenlerin üstüne gelincikler,

Şükürlerde kaldım,

Şükürler ettim yaradana.

Kuşluk vaktinin dualarına uzandı ellerim,

Daha büyük aşkla uyandı artık sabahlarım.

Gözlerimi umuda açmanın betimlemesiyle

Sevgilerime seslendim,sevgililerime seslendim,

Sevdalar topladım dallarından,Çiçekler derdim.

Hep umutlarda kaldım,

Hep hoşgörünün dileğinde,

Umut dağıttım ellerimle,

Tüm kapandı artık rıhtımBEN KONUŞMAYI YAZARKEN ÖĞRENDİM

Hiç konuşamazdım eskiden,

Dilim dönmez,ağzım konuşmaz olur lal keserdi!

Söyleyemezdim hissettiklerimi,

Doyasıya avazım çıktığı kadar bağıramazdım.

Koşmayı bilmezdim,

Yürümeyide çok geç öğrendim hoş,

Ellerim kalem tutmayı bilmezdi,

Gözlerimse görmeyi bir türlü beceremezdi...

Şarkılar susar,

Kulaklarım duymaz olur işitemezdim.

Kuşlar benim yüzümden ötmeyi öğrenememişlerdi,

Kelebekler bir günlük ömürlerinde,

Uçamazlardı.

Benim yüzümdendi sanki bu olumsuzluklar,

Kör bıçaklarda ekmeğimi kesemezdim,

Öylesine bir dünyada,

Faniydim boş ve biçare.

Susamışlığım olurdu hep buz gibi pınrlardan,

Bir türlü kana kana içemezdim,

Hep yorgun vakitlere açardım gözlerimi,

Hep karanlıklar sarardı korkularımı,

Üşümeyi bilmezdim...

Neden var olduğumu düşünemezdim bile,

Varlığım bile zul gelirdi,

Yürütemezdim.

......

Dost sesleri duydu ilk kulaklarım,

Bir el uzandı,bir el daha derken yürümeyi öğrendim.

YÜREGİMDE KAN AGLAR BİR TEBESÜM İÇİN ..

Parlayan gözleri billur durusu


Bu gece benimle kal der gibiydi



Etrafı dört duvar karşıda dağlar

Yazgısı karaymış kader kin bağlar

Yüzünde tebessüm içi kan ağlar

Gözümde yaşları sil der gibiydi



Güneşe aldanıp nura vurulmuş

Evvel fırtınaymış sonra durulmuş

Tuttuğu dalları çabuk kırılmış

Şevkimi kırıyor dil der gibiydi



Yanında evladı bir de Allah’ı

Yılardır içinde boğulur ahı

Güneşle sarılsın her bir cenahı

Beni bu mahşerde bul der gibiydi



Dilinden düşmüyor sevda türküsü

Ruhunu kaplamış hasret ürküsü

Yazıldı çizildi yaşam öyküsü

İşte bu hayatım bil der gibiydi



Yüreğin, gönlümü saldığım kapı

Kalemin, öğütler aldığım kapı

Coşari, dost bilip çaldığım kapı

Beni de dünyana al der gibiydiKÜSTÜM ÇİÇEĞİ



Nerden düştün gönlüme aşığım sözlerine

Sevginin tek sözcüsü aşk yurdunun sefiri

Asumanı sermişler okyanus gözlerine

Düşüme düştün birden gecemin misafiri



Dalgalar saldırıda kumdan kaleme karşı

Savunmasız yüreğim titrerken serçe gibi

Yoruldum yangınlardan çatlıyor sabır taşı

Olmuyor, biliyorum, ayrılığın galibi



Hüzne alıştı kalbim mutluluk nasıl bir şey

Nasıl bir şey bu aşkın büyüsüne yaslanmak

Korkular yüreğinde çoğalırken peyderpey

Nasıl bir şey hasretin gözyaşında ıslanmak



Aklımda çılgın dilek terletir bedenimi

Karanlık geleceğe yönelirken akışlar

Ayrılık rüzgarları buz keserken tenimi

İntihar etmek için suya düştü bakışlar



Yürekten can damladı aşk denen kutsal suya

Arzudan şaha kalkmış dudaklar titremekte

Sevmeye cezalıyken sevildi doyasıya

Titreyen dudaklar ki dudağı istemekte



Gözlerimin ufkunda durur küstüm çiçeği

Kirpiklerim birleşse korkusundan kapanır

Hasretin ateşinden kurur küstüm çiçeği

Parmağın dokunuşu aşkın bitişi sanır



BU KAİLP SENİ CAN BELER SEVDİGİM ...

Kimi sorgularında boğulduğum


Yokluğun ki ah,

Dokunmasızlığında kendimle boğuştuğum.



Yokluğun gülüm,

Bu ozan yüreğime kısmet

En hoyrat diyet dediğim

Yokluğun,

Her dokunduğum yerde seni bulduğum

Yorgun adımlarımla şehirler aştığım

Ölüler kentinde ruhunu aradığım

Yokluğun,

Serin ırmaklara dalarak seni haykırdığım

Yazılmış tüm kitaplarda nurunu bulduğum.



Yokluğun ki bir tanem;

Varlığını her şeyden üstün tuttuğum

Kıymetini bilemediğim mutluluğum

Dizlerine kapanarak huzur bulduğum

Yokluğun, belki de en içli yalnızlığım.



Yokluğun şiir bakışlım;

Yaşamsal gözlerindeki asil arsızlığım

Kutsal yüreğindeki arsız susuzluğum

Yitmiş günlerimdeki nazlı huysuzluğum

Aynamdaki ışığım, bardağımdaki çayım

Dizlerimdeki direnç, dudağımdaki narım

Suya düşen gölgem, bedenimdeki hicranım

Çilemin tezgâhı, ruhumdaki sevda mintanım

Gönlümdeki direnç, aşk ülkemin eşsiz sultanı.



Yokluğun, fersiz gözlerimdeki düşsel sarayım

Yokluğun, çaresizliğimde sarıldığım anlarım

Yokluğun, tükenen yaşamdaki son baharım.

Kirlenmesin diye. SEVDİĞİNİ SÖYLER DİLİM



Gönlümdeki aşk denilen baharda

Yaprak yaprak açıverdi güllerim

Nefesinde esip duran rüzgarda

Mis kokular saçıverdi güllerim

Sevdiğini söyler hala dillerim



Karlar erir başlar seller sevdiğim

Yaban eller ırak eller sevdiğim

Bu kalp seni canan beller sevdiğim

Aşk şerbeti içiverdi güllerim

Sevdiğini söyler hala dillerim



Her gülüşün umut olur mahkuma

Vuslat için medet sorar zakkuma

Mecnun gibi göçer çöldeki kuma

Tüm umutlar uçuverdi güllerim

Sevdiğini söyler hala dillerim



Coşari der aşk korunda yanmışım

Sevdiğimi canımdan can sanmışım

Aşk adına her bir söze kanmışım

UMUTSUZ GECELERİN SABAHI YOK YÜREGİM ..

Sevişmelerimiz bir ayindi benim için


varsa bir sevda tanrısı ona sunulmuş en güzel adaktı.

Hayatımı verdim sana

can deseydin onuda alırdın benden

gözümü bile kırpmazdım.

Zaten aşk bu değilmidir?

Sevgiliye dokunduğun anda

"ölsem umrumda bile olmaz" demek değilmidir aşk?

Bunu demiyorsan eğer neden yaşayasın aşkı?

Bütün bunlar yetmedi sana biliyorum

yetseydi eğer şimdi bunları yazıyor olmazdım zaten.

Serzeniş sanma bunları

ben hatayı kendimde arıyorum.

Belkide küçücük bir şey yeterli olacaktı herşey için.

Gönüllüydüm yoldan çıkmaya

çıktımda senin için değil kendim için yaptım bunları

sonunda acı olsada...

Şimdi bir tek mavi kaldı bende.

Birtek onu vermedim sana... AŞK NEDİR



Öncesi iki gönül birbirinden hoşlanır

Dinlediği şarkılar gönüllerde meşk olur

Gönül sevda suyunda haşlandıkça haşlanır

Aşk hasret ateşinde eridikçe aşk olur



Hasret korunda sevda sarınca tüm bedeni

Koyu bir karanlığa döner bu resmin fonu

Çaresizlikler midir ayrılığın nedeni

Gözyaşı olmamalı bütün aşkların sonu



Aşkla yaktığın kalbin akıttığın gözyaşın

Hesabı vicdanında azap olup kalacak

O koca yüreğine kor olup düşen taşın

Sanma alevi söner kezzap olup kalacak



Umutsuz gecelerin sabahı yok yüreğim

Ağlayan her yüreğin arkasında nefret var

Bir kadın gözyaşının günahı çok yüreğim

Dindirdiğin yaşların arkasın da cennet var



Söyle nasıl yapayım ben aşkın tarifini

Aşk düştüğü yüreğin her sözüne kanmaktır

Bulamadım bunca yıl bu aşkın arifini

Aşk hasret ateşinde diri diri yanmaktırYokluğun,

Sol göğsümdeki o hazin boşluğum

Yokluğun,

Varsıl düşünüşlerimle sana tokluğum

Yokluğun,

Sancılı gecelerde yangınlara durduğum

Yokluğun,

Her çaresizliğimde varlığına sokulduğum

Yokluğun,

Her adımda seni sorduğum, yorulduğum



Yokluğun ki,

Yosun bakışlarına dolanarak,

Denizlerinde alabora olduğum

Yokluğun,

NE VARSA YÜREK TEDİR ..

Gümbür gümbür atar durur


Göğsümün sol tarafında

Hayat, aşk, iyilik, cesaret

Ne varsa bu yürektedir

Bu yürek durmayagörsün

Kodunsa bul dünyaları

Yüreğim benim bir tanem

Velinimetim, efendim

Durma, çarp, vur, ses ver aman

Aşık kulağım sendedir. Aşkımı verdim sana yüreğimi verdim.

Aşk sendin sen yüreğimdin.

Her atışı senin iki hecelik ismini fısıldardı.

Kimse anlamazdı ama sen duyardın hak etmişmiydin bunu?

Böyle derin bir aşkla sevilmeyi hak etmişmiydin?

Geç kalmış bir soru bu...

Nasıl hissettiysem öyle yaşadım ben aşkımı.

Yüreğimi teslim etmemiş olsaydım sana aşk olmazdı onun adı.

Böyle yaşadım hep ben sen beğensende beğenmesende...

Hesaplı aşklar bana göre değil.

"Ne verirsem ne alırım?"

sorusunu soranlardan olmadım.

Senin için attı yüreğim bunu söylemektende gocunmadım.

Umutlarımı verdim sana hayallerimi verdim

bir gelecek düşledim seninle hatamıydı?

Yarım aşkları kaç kovala oyunları

göstermelik dargınlıkları bırakıp bir kenara

bu günü dolu dolu yaşarken

yarına dair umutlar besledim.

Hepsinde sen vardın sensiz olmayacaktım

bu günüde yarınıda seninle yaşayacaktım.

Bu hayatta ne olacaksa iyi yada kötü

birlikte karşılayacaktık.

Bazen bir türk filmi tadında

bazen gerçeklerin tam ortasında yaşayacaktık.

Bir birimize güç verecektik

hayata karşı direnme gücünü birbirimizden alacaktık.

Ruhumu verdim sana bedenimi verdim

olmadığın zamanlarda ruhumu bıraktım sana

yanlız kalmayasın diye.

Çünkü sensiz olamazdı benim ruhum

içimi sıkıntılar basardı.

Müebbete mahkum bir hükümlü gibi

bedenime tünel kazıp firar etmeyi düşünürdü hep.

Bu yüzden özgür bırakırdım onu.

Ve ruhumun gideceği tek yer

her zaman senin yanındı.

Ya bedenim ?

Gözlerim gördüğü hiç bir şeyi

ayıramazdı sensizken.

Ellerim dokunamazdı hiçbir şeye

yürümezdi bacaklarım senin olmadığın yollarda.

Oysa sana her dokunuşum

yeniden doğuşu olurdu bedenimin

yenilenir arınır çıkardı karşına her zaman.

GÖNLÜME NİCE DEYDİN GÖNÜL YILDIZIM ....

sakın seni severken başka birisine meyl ettiğimi düşünme. Tek bir cümlem var öznesi sen kokan, yüklemi el kokan. Sen varken gizlice hangi yasak düş’ü peydahladım düşlerime. Senden başka hangi yüzde kuruladım gözlerimin rutubetini. Hüzün çalan mürekkebimi senden başka hangi dudağa özne bilmişim. Yok yok..Senden başka bir yâr bilmedim ben. Biliyorum bu sevdadan her zaman vazgeçmek isteyen taraf ben zannedildim. Gitmek için bahaneler üreten hep benim dilimdi. Ama gitmedim..Ama vazgeçmedim. Çünki ben seni dudaklarıma “ unutmak “ için mühürlemedim. Ben seni bir gün gittiğinde cevap hakkımı kullandığım cümlelerde harcamak için Elif’ime ellerini vermeni istemedim. Ben sende “ kendimi “ sen kadar yakın bulduğum sevdim seni. Bereket diye aşıma, azığıma kattım seni, yalnızlığımı avutasın diye değil…Ben seni dua bildim semaya uzanan yakarışlarımda, ölümü dudaklarında hediye eyleyesin diye değil…Yürek sancımın tek refakatçisi, durma öyle ölüm gibi suskun suskun. Omuzlarındaki tüm umut türkülerini yığ kapıma. Gözbebeklerine istiflediğin hüzün yüklerini bırak avuçlarıma. Hadi uzat ellerini, yüreğimde nüfus edinen ölüme karşı saf tutalım gülüşlerimizle. Hadi daya yüreğini yüreğime, hayat yolunda bir an tökezleyen yarınlarımızı “ umut”landıralım nefesimizle.




Hadi üzerimdeki tüm sıfatları çıkardım..

Sadece seni giyindim.

Suretimi de bıraktım geçmişime / aslım sadece sana ait…

Gayri senin yürek rahmine düşmekte nüfusum..

Soyundum benliğimden..

Unutuldum bendeki bensizliğimden..

Düşürüyorum kendimden..

Tut beni yüreğimden,

Tut ne olur kendime ait kirpiklerimden..



Yolumuz uzun lakin susuzluğum aşikar..

Suskunluğuma aldanma birazdan unutulmuşluğum azar..

En iyisi ölüm beni yakalamadan,

Varlığına kat beni..

Çünki hiçliğim ancak sende anlam kazanır.. GÖNÜL YILDIZIM



Kabusla boğuşurken gecenin gazabında

Bütün karanlıkları boğdun gönül yıldızım

Gönül acı çekerken yalnızlık azabında

Yüreğime uzaktan doğdun gönül yıldızım

Aşk dağından fırlayan çığdın gönül yıldızım



Sımsıcak gülüşlerle kalp yerinden fırladı

Sohbetler uzadıkça aşk ateşi parladı

Gözlerindeki nurun yüreğimi zorladı

Salkım salkım bağrımda bağdın gönül yıldızım

Damla damla sevdayı sağdın gönül yıldızım



Söyle bana sevgili gönül gözlerin kimin

Gönül yaralarına kimdir lokman hekimin

Aşkınla yorgun argın çırpınan şu kalbimin

En nadide yerine yağdın gönül yıldızım

Gönlüme ince ince değdin gönül yıldızım



Coşari bir tatlı söz yeter teslim olmaya

Bu yorgun yürek şimdi gider teslim olmaya

Senin hassas yüreğin ne der teslim olmaya

He der gibi başını eğdin gönül yıldızım

Umutları gönlüme yığdın gönül yıldızımYürek

Yumruk biçiminde bir şey

Kan kırmızı et parçası

SESİNİ ŞİİRLERLE DUYURUR DİVANELER ...

Pişmanlık boğar gönlü, gönül aşar bendini


Coşari akşamlara teslim etmiş kendini

Her gece kadehlere anlatıyor derdini

Aşığa mesken olur virane meyhanelerOKYANUS



Zerresi aşk ama damla haresiz

Dalgadan dalgaya akar okyanus

Gönül kıvrandıkça diller çaresiz

Gözünde şimşekler çakar okyanus



Gökyüzü pek sakin mavi bir parlak

Yorgun bulutların her biri ağlak

Martılar çığlıkta rüzgarı aylak

Uzaktan uzağa bakar okyanus



Aşkın üzerinde dönüyor pergel

Bir daire çizmiş çizgisi engel

Giden sevdasına seslenir ‘dön gel’

Her türlü tabuyu yıkar okyanus



Vurdukça kayaya dalganın sesi

Köpükten tıkanır aşkın nefesi

Birden boş kalınca göğüs kafesi

Güneş alevini yakar okyanus



Coşari âşıklar şaşkındır hala

Meçhulüne doğru gider dörtnala

Kapısını açmış ki arşıâlâ

Merdiveni bir bir çıkar okyanusAvuç içleri gül kokan bir kız cocuğuna gelin ettiğim mavi düşlerimle son kez eğiliyorum satırlara. Bir türlü anlatamadığım, bir türlü ispatlayamadığım sevdanın ketum dilini yine yükledim dudaklarıma. Hiçbir sıfatla özdeştiremediğim yüreğini anlattım harf harf. Gelincik tarlalarına hediye eylediğim gözyaşlarımla yazdım seni dua dua. Bu kez satırlarımda ölüm olmayacaktı, hüzün de..Bir yanıma Elifi, bir yanıma seni alıp pervazı olmayan düşlerime kanatlandırdım tüm kuşları. Tecritli ellerimi bıraktım umuda / dökülen her kelimeye seni ilmekledim. Gözlerimin görebildiği sığ ufka senin yüreğinin genişliğini bıraktım. Adını bıraktım yalnızlığın kuraklığına. Seni anlattığım her bulut eteğini çekti nemli gözlerimden. Yüreğini özetlediğim her karanlık vazgeçti bendeki saltanatından. Biliyorum bendeki hiçbir kelime senin bende ifade ettiğin büyüklüğü anlatacak kadar nüfus edinemeyecek dudaklarıma. Çünkü sen bende hayat kadar büyüksün / umut kadar mutluluk yüklüsün…



Kendimden vazgeçeli yıllar oldu. Sana anlattığım hüzün buzdağlarını eriteli de çok seneler oldu.. Seni hiçbir zaman “ ötekiler “ kısmına koymadım. Seni bende hiçbir zaman “ sen “ kadar yabancı görmedim. Sana hiçbir zaman “ sen “ demedim. Sen bendin, ben de sen..Seni bu kadar ben yapmışken sitem etme bana “ ölümü “ bu kadar anıyorsun diye. Farkında değil misin be can, ölüme karşı tek sığınağım sensin. Tek duamsın dilsizliğin hükümran olduğu alfabede. Tek anlamımsın bensizliğin beş para etmediği yalnızlık mabedinde. Bilmez misin be can, bende benin kalmadığını.. Yıllar önce kendimi tüm kütüklerden zayi düşürüp bensiz yaşadığımı bilmez misin ey yar. Sonra sen geldin bensizliğin tecritli sofralarına. Bensizliğin kuraklığına umut öznelerini serdin. Elif bereketini bıraktın öznesizliğin kuraklığına. Hiçliğimin duraklarına bir anlam katan , hüviyetsizliğimi yüreğinle vücut bulan sensin. Bu kadar bütünlenmişken sana, ölümü nasıl öpebilirim ki dudaklarımla. Ve şimdi ben kendimden vazgeçtim sadece sana “ ben kadar yakın olabilmek için. Ve şimdi sen oldum bende sadece kendime “ sen “ kadar yabancı durabilmek için..Anla olur bende “ ben “ diye biri yok. Ben sadece “ sen’im “. Senden önceki tüm sicillerimi sildim ben sadece sana aitim..



Yürek sancımın tek refakatçisi, sözcüklerimin yegane bekçisi..



Aldırma satırlarıma bulaşmış hüzün rutubetine. Önemseme kendimle olan savaşın galibine. Sakın ve

ELVEDA DİYEN DİLDE BİTMİYOR BAHANELER ...

Gün be gün aşka yürür bu gönül adım adım


Sevgiyse sevdim seni aşksa aşkı yaşadım

Vuslata varmak idi tek dilek tek muradım

Sandım ki o son damla gülümden düşmeyecek



Bu masalı hem yazdım hem okudum sevgili

Hüzzam çalıyor şimdi benim udum sevgili

Sevdayı ilmek ilmek ben dokudum sevgili

Sandım ki o son yaprak dalımdan düşmeyecek



Coşari der ki ey yar ben sensiz solmaz mıyım

Bilsem derde çareyim dermanın olmaz mıyım

Mahşer gününde seni arayıp bulmaz mıyım

İki dünyada sevdan solumdan düşmeyecekÖnce sesin gelir aklıma

Çaresiz kaldıkça hep seni düşünürüm

Güzel olan, dolgun başaklardaki sarışın sevinçli

Sonra cumartesi günleri gelir

Sonra gökyüzü gelir hemen kurtulurum

Bir yağmur yağsa da, beraber ıslansak.



Kırk kere söyledim bir daha söylerim

Savaşta ve barışta, karada ve denizde,

Düşkünlükte ve esenlikte

Zamanımız apayrı bize göre

Yanyana olduk mu elele

Aç kalsak ağlamayız biliyorum.



İçim güvercinleri okşamış gibi rahat

Sen yanımdayken ister istemez

Geniş meydanlarda akşam üstleri

Üstüste üç kere deniz, üç kere çınarlar.



Sen yanımdayken ister istemez

Uzak ırmakları hatırlıyorum.



Arasıra düşmüyor değil aklıma

Yabancı kadınların sıcaklığı

Ama Allah bilir ya, ne saklıyayım

Yanında ihtiyarlamak istiyorum... KELEPÇELİ YÜREKLER



Keşke kelepçelensek senle kollarımızdan

Mahpushane oluyor bana sensiz haneler

Döndüremezdi kimse bizi yollarımızdan

Lakin izin vermiyor örfler ve ananeler



Yarınsız sevdaların ateşinde yanar can

Us değil yürek elbet her söze çabuk kanan

Aldanıyor kendini sevgide ilah sanan

Işığında dönerek ölüyor pervaneler



Karardı birden hava fırtına kaçınılmaz

Kalp yanlışa düşse de akıl kolay yanılmaz

Yalana düşen sevda pek muteber anılmaz

Elveda diyen dilde bitmiyor bahaneler



Sevgili sevgiline beddua etme sakın

Bilesin hala sana bir nefes kadar yakın

Sevginin ateşine yaşlı gözlerden bakın

DAMARLARIM DAN GEZEN KAN DIR KIRMIZI...

Kalpten aldığı güçle dolaşır damarında


Hücreleri besleyen kutsal kandır kırmızı

Doğumun başladığı toprağın baharında

Ana rahminden hibe taze candır kırmızı



Bir katre kor misali, yanar yarin dudağı

Suyuna hasret toprak, yağmurun son odağı

Efkarında oluşan alev topundan dağı

Kadehinde söndüren afacandır kırmızı



Canana vuslat için adansa da adaklar

Aşkı anlatır durur gözdeki pırıldaklar

Arzu ve şehvet ile titrer iken dudaklar

Aşık yüreklerinde helecandır kırmızı



Yapraklar arasından günle parıldar kiraz

Dudaklar ki, rengini kirazdan almış biraz

Hasret çeken kalplere sıcak geçecek bu yaz

Utangaç yanaklarda bir mercandır kırmızı



Akan kan, verilen can, devleti devlet yapan

Vatan istikbaline kurulsa gizli kapan

Özgürce parlayacak asumandaki çolpan

Dalgalanan bayrakta heyecandır kırmızı



Kırmızı kutsal sevgi, kırmızı bir ahenktir

Yüreklerde dolaşan sevdalara mihenktir

Coşari sevgisinin her noktası bu renktir

Gözü yaşlı aşığa babacandır kırmızıGiden sen kalan ben olunca, türkçem zenginleşiyor.Yanlız kaldığımda neler yazıyorum birbilsen. Bazen yazdıklarımı okuyacak cesaretim dahi olmuyor.İnsan yalnız kalınca kulaklarını tırmalayan sesleri duymaya başlıyormuş.Ben bugüne kadar hiç yalnız kalmamışım galiba. Duvardaki saatin bu kadar gürültülü çalıştığını hiç işitmemiştim. Meğer saatin tik tak seslerini duymaya başladımı insan bir daha iflah olmuyormuş. Şu karşımda ki duvarda asılı saat yıllardır çalışır ama ben ilk defa duyuyorum sesini. Meğer yalnızlık saat sesini duymakla başlıyormuş.

Yalnızlık insana akla gelmeyecek işler yaptırıyor. Bazen gözüm duvar diplerinden tek sıra halinde yürüyen karıncalara ilişiyor. Anlamsız anlamsız saatlerce bakıyorum. Bakıyorum ama inan bir şey görmüyorum. Birden gözlerimin ışıkları sönüp bir film başlıyor... Seni gösteren bir pencere açılıyor duvarda ve ben o filme dalıp gidiyorum. Sonra film senin gidişini gösteren sahnede birden bitiyor ve ben kendimi ağlarken buluyorum. Hemen kalemi elime alıp o anki yaşlarımın sebebini yazayım diyorum olmuyor. Türkçem basitleşiyor. Hiçbir kelime aklıma gelmiyor. İşte o anlardaki derdimi anlatamamak çok koyuyor bana... Benim gibi konuşma özürlü birisinin derdini yazma kabiliyeti olmasına rağmen bunu yapamaması ne acı...

Seni seviyorum'a kaç kelime sığar? Hani sana sabahlara kadar yazıp çizsem sonra da tüm kelimeleri süpürüp bu cümlenin içine tıksam yeterli olurmu? Anlatırmı? Yok sevgili yok... Bu seni seviyorumlara bakma sen. Beni yazdıklarımla sınırlama. Ben analatabilecekleri yazarım... Oysa sen? Oysa seni ben analatamam ki... Bazıları anlatırım diyerek kitap dolusu cümleler yazıyor. Ve o bazılarının kitapları bilsen nede çok satıyor. Oysa yok sevdiğim. İnsan sevgisini anlatacak kelime buluyorsa sevmiyordur. Ben sana hiç seni seviyorum demedim.

Yetmeyen bir cümleyi sana neden söyleyeyimki?

Anlatamayacak olduğumu yaşamak istiyorum yar,yazmayı değil... DÜŞMEYECEK



Ben sevdama söz verdim en son nefese kadar

Bana aşk sunan resmi elimden düşmeyecek

Kulağımda çınlayan o kutsal sese kadar

Heyecan veren ismi dilimden düşmeyecek