Hayat bir nefestir aldığın kadar
Hayat bir kafestir kaldığın kadar
Hayat bir hevestir daldığın kadar
Önün mezar sonun mezar, unutma!
Hayat bir muamma çözdüğün kadar
Hayat bir seyahat gezdiğin kadar
Hayat bir duygudur sezdiğin kadar
Yönün mezar, sonun mezar, unutma!
Hayat bir yaygıdır yaydığın kadar
Hayat bir saygıdır saydıgın kadar
Hayat bir kaygıdır, duyduğun kadar
Yönün mezar, sonun mezar, unutma!
Hayat bir çıkıştır, çıktığın kadar
Hayat bir bakıştır, baktığın kadar
Hayat bir bıkıştır, bıktığın kadar
Önün mezar, sonun mezar, unutma!
Hayat bir rüyadır, yorduğun kadar
Hayat bir cevaptır, sorduğun kadar
Hayat bir seraptır, gördüğün kadar
Yönün mezar, sonun mezar, unutma!
Hayat bir olgudur olduğun kadar
Hayat bir dolgudur,dolduğun kadar
Hayat bir bulgudur, bulduğun kadar
Önün mezar, sonun mezar, unutma!
Bal der hayat böyle, yokuş iniş var
Geldiğimiz gibi, bir de dönüş var
Sonunda tahtadan at'a biniş var
Önün mezar, sonun mezar unutma
Ben aşkı sende bulmadım, var olan bir şeyi verdim sana. Sevdiğim için aşık olmadım, aşık olduğum için sevdim seni. Ben doğuştan aşığım, aşkı sana giydirdim, yakıştı mı? YOK! sana da yakışmadı. Yakıştığı kadar değil, yakışana kadar. Aşk . benim, sevgi benim, yürek benim, can benim. Canım isterse. ...
16 Mart 2010 Salı
BEN ESARETİME YENİLDİM . ?
Esaretime yenildim;
Ceketimin düğmelerini bir bir açtım yol alıyorum,
Avucumda yaşlanmış sevgilerin hüznü,
Estikçe özlem rüzgarları,
İçim kanadı,nasıl olur ki anlatamadığım bir acı,beni kollarının arasına aldı.
Hüzünlere gam vuran yüreğimde biliyor artık gerçeği,
Gözlerimde yitirdiğim sevgini,
Şimdilerde gece yarılarında uykumdan olup lanet oku samda kalbimin burukluğuna,
Yalnızlığa kelepçelendi bedenim,
İki kelimeyi söyleyememenin anlamsızlığı yanımda;
en yakın arkadaşım.
elimde çaresiz aşkımın kadehi parçalandı,
zulmün ardında düşü verdim deniz kıyısında,
narin bir duygu,gökyüzü deniz,deniz gökyüzü oldu.
gözlerimdeki sansür kalktı sen varsın her yanımda,
seni sensiz yaşamayı öğrenmiştim ben halbuki,
çığlıkların hapsedildiği karanlık bir odadayım şimdide,
gülüyorum nedensiz,
bir gün karanlığın içinden çıkan güneşin ben olacağını umut ederek.
henüz ayılamadım ama hissetim yel esti üstüm ıslandı,
esaretime yenildim nasihat verilende bendim
kaderime hüküm sağlamıştım oysa,
zira yaşadıklarımın gerekçesini de çoktan imzalamıştım.
evvelde küçük bir çocuktum doğru fakat şu an,
uçurumun ucunda durmuş menfaatlerin intihar etmesi için,
aksini savunduğum tüm yalanları söylemeyi göze alanda benim,
şefkate ancak masallarda rastlıyorum artık,
çekingenlik duyduğum ümidi kesilmiş sevdiklerimle,
vazifem bazen dostane bir bakış,tatlı bir gülümseme ve
sevgimin kudretini aşıladığım kalbimin kabrine çağırmak seni.
borçluyum belki esaretime sabrıma ve cesaretime,
istediğim hayat için irade kuvvetime,
o istemeden ağlattığım hırçın gözlerime,
bir asır geçti üstümden sevgimi esirgemedim de nasiplendim başkalarına,
esaretine yenildim belki aşkım ama rüyalarımda,
düştüm suskunluk yoluna ilerliyorum arada sırada durup,
yumuşak toprakta sen yatıyormuşçasına,
ayırmaya çalışırken kum taneciklerini birbirinden,
birden uyandım ve utandım kendimden,
üstümde bir ışık,etrafımda;
kederde zengin sevgide yoksul onlarca insan,
ne oldu sana diyen sesler çığlık oluyordu kulaklarıma varana dek,
tüylerim diken diken sessizce uzaklaşıyorum oradan,
anlatamam aşkım seni kimseciklere,
ben bile inanmak istemezken içimdeki bu çılgın sevgime
Ceketimin düğmelerini bir bir açtım yol alıyorum,
Avucumda yaşlanmış sevgilerin hüznü,
Estikçe özlem rüzgarları,
İçim kanadı,nasıl olur ki anlatamadığım bir acı,beni kollarının arasına aldı.
Hüzünlere gam vuran yüreğimde biliyor artık gerçeği,
Gözlerimde yitirdiğim sevgini,
Şimdilerde gece yarılarında uykumdan olup lanet oku samda kalbimin burukluğuna,
Yalnızlığa kelepçelendi bedenim,
İki kelimeyi söyleyememenin anlamsızlığı yanımda;
en yakın arkadaşım.
elimde çaresiz aşkımın kadehi parçalandı,
zulmün ardında düşü verdim deniz kıyısında,
narin bir duygu,gökyüzü deniz,deniz gökyüzü oldu.
gözlerimdeki sansür kalktı sen varsın her yanımda,
seni sensiz yaşamayı öğrenmiştim ben halbuki,
çığlıkların hapsedildiği karanlık bir odadayım şimdide,
gülüyorum nedensiz,
bir gün karanlığın içinden çıkan güneşin ben olacağını umut ederek.
henüz ayılamadım ama hissetim yel esti üstüm ıslandı,
esaretime yenildim nasihat verilende bendim
kaderime hüküm sağlamıştım oysa,
zira yaşadıklarımın gerekçesini de çoktan imzalamıştım.
evvelde küçük bir çocuktum doğru fakat şu an,
uçurumun ucunda durmuş menfaatlerin intihar etmesi için,
aksini savunduğum tüm yalanları söylemeyi göze alanda benim,
şefkate ancak masallarda rastlıyorum artık,
çekingenlik duyduğum ümidi kesilmiş sevdiklerimle,
vazifem bazen dostane bir bakış,tatlı bir gülümseme ve
sevgimin kudretini aşıladığım kalbimin kabrine çağırmak seni.
borçluyum belki esaretime sabrıma ve cesaretime,
istediğim hayat için irade kuvvetime,
o istemeden ağlattığım hırçın gözlerime,
bir asır geçti üstümden sevgimi esirgemedim de nasiplendim başkalarına,
esaretine yenildim belki aşkım ama rüyalarımda,
düştüm suskunluk yoluna ilerliyorum arada sırada durup,
yumuşak toprakta sen yatıyormuşçasına,
ayırmaya çalışırken kum taneciklerini birbirinden,
birden uyandım ve utandım kendimden,
üstümde bir ışık,etrafımda;
kederde zengin sevgide yoksul onlarca insan,
ne oldu sana diyen sesler çığlık oluyordu kulaklarıma varana dek,
tüylerim diken diken sessizce uzaklaşıyorum oradan,
anlatamam aşkım seni kimseciklere,
ben bile inanmak istemezken içimdeki bu çılgın sevgime
BU ACI BAHAR . ?
şurada burada sıkılmış limon kesikleri
paslanmaya bırakılmış demir çubuklar
tertemiz kaynaklara atıksu tarifesi
taze sürgünlerin ince boyunlarında ağır kementler
henüz sıcaklığı soğumamış körpe cesetler
karanlıklar ortasında bir ışık adası gibi
talancıların gözünden nasılsa kaçmış çimenler
birkaç tomurcuk üç-beş yeşil yaprak
ıslak bir kağıt gibi yırtıp atmış
kentin dokusunu acımasız kasırgalar
arıtmıyor sabun çıkartmıyor sular
giysilerden yalnızlığın kokusunu
aşk mevsimi değil miydi bahar
elele tutuşmaktan korkan ürkek ceylanlar
hani nerede eşlerine kur yapan kumrular
kuş cıvıltılarına hasret kulaklar
denizler denli derin içezikliği
geleceksen sekizinci günde gel sevgilim
burada haftanın yedi gününde de
aşka geçit vermiyor yağmurlar
yalnızca bir ad yaraşabilir bu mevsime: “acı bahar
paslanmaya bırakılmış demir çubuklar
tertemiz kaynaklara atıksu tarifesi
taze sürgünlerin ince boyunlarında ağır kementler
henüz sıcaklığı soğumamış körpe cesetler
karanlıklar ortasında bir ışık adası gibi
talancıların gözünden nasılsa kaçmış çimenler
birkaç tomurcuk üç-beş yeşil yaprak
ıslak bir kağıt gibi yırtıp atmış
kentin dokusunu acımasız kasırgalar
arıtmıyor sabun çıkartmıyor sular
giysilerden yalnızlığın kokusunu
aşk mevsimi değil miydi bahar
elele tutuşmaktan korkan ürkek ceylanlar
hani nerede eşlerine kur yapan kumrular
kuş cıvıltılarına hasret kulaklar
denizler denli derin içezikliği
geleceksen sekizinci günde gel sevgilim
burada haftanın yedi gününde de
aşka geçit vermiyor yağmurlar
yalnızca bir ad yaraşabilir bu mevsime: “acı bahar
Özgürlüğün Gözleri
--------------------------------------------------------------------------------
Her gün karanfil kokmazdı
Her bulut taşımazdı yağmur.
Dalgalar düşmandı gözlerine,
Gözleri nar çiçeği...
Güneşi sağardık her bağbozumu
Yön yitiren tarla kuşlarıydı gülen.
Eski çerçeveli fotoğraflardan.
Çocuklar çığlıklarla doğardı
Çocuklar su.
Çocuklar dalgaları taşırdı okyanuslardan
Ve kuş üzümlerini
Babil’in asma bahçelerinden...
Yük katarları geçiyordu
Tutsak kadınlar dolu vagonlarda.
Yük katarları, mevsimler gibi hızlı...
Geçiyordu.
Açmaz mıydı menekşeler yeniden ?
Kumsala yazılı aşklar siliniyordu.
Kilimler dokuyordu güz yaprağı
Kaç kez sebil etmişti geceyi kül rengi akşamlardan
Dudakları silinmişti yine de
Dudakları fırtınalardan.
Kim yazardı tarihini ölümsüz sevilerin
Elleri olmasaydı.
Elleri baş kaldıran...
Her gün karanfil kokmazdı
Her bulut taşımazdı yağmur.
Dalgalar düşmandı gözlerine,
Gözleri nar çiçeği.
Yük katarları geçiyordu.
Posta trenleri, ekspresler
Kampanalar çalıyordu giz mavisi istasyonlarda
Posta trenleri yorgundu taşımaktan gözlerini.
Ne çok gözleri vardı özgürlüğün
Dalgaların silemediği...
--------------------------------------------------------------------------------
Her gün karanfil kokmazdı
Her bulut taşımazdı yağmur.
Dalgalar düşmandı gözlerine,
Gözleri nar çiçeği...
Güneşi sağardık her bağbozumu
Yön yitiren tarla kuşlarıydı gülen.
Eski çerçeveli fotoğraflardan.
Çocuklar çığlıklarla doğardı
Çocuklar su.
Çocuklar dalgaları taşırdı okyanuslardan
Ve kuş üzümlerini
Babil’in asma bahçelerinden...
Yük katarları geçiyordu
Tutsak kadınlar dolu vagonlarda.
Yük katarları, mevsimler gibi hızlı...
Geçiyordu.
Açmaz mıydı menekşeler yeniden ?
Kumsala yazılı aşklar siliniyordu.
Kilimler dokuyordu güz yaprağı
Kaç kez sebil etmişti geceyi kül rengi akşamlardan
Dudakları silinmişti yine de
Dudakları fırtınalardan.
Kim yazardı tarihini ölümsüz sevilerin
Elleri olmasaydı.
Elleri baş kaldıran...
Her gün karanfil kokmazdı
Her bulut taşımazdı yağmur.
Dalgalar düşmandı gözlerine,
Gözleri nar çiçeği.
Yük katarları geçiyordu.
Posta trenleri, ekspresler
Kampanalar çalıyordu giz mavisi istasyonlarda
Posta trenleri yorgundu taşımaktan gözlerini.
Ne çok gözleri vardı özgürlüğün
Dalgaların silemediği...
TÜM AŞIKLARDAN SOR BUSLATIMI. ?
Çığ gibi düşersin asi kalbime,
Seni sevmyei severim sonra.
Ve kendini aynada Yeni görmüş,
Hatun güzellğinde Seni seyretmeyi severim.
Ve ben isyankar bir militan,
Gece yıldızlar ile gülüşüyorum.
Bilinmez türkülerde git ara sevdamı,
Tüm aşıklardan sor muslatımı.
Geceliğin Sendeki Şafak sırdaşımdır,
Maviye çalan deniz,Hüsranlı türkülerdir bize kalan.
Şimdi mevsimsiz karlarız bilinmez dağlarda,
Şimdi bilinmez isimleriz akıllarda.
Bak Bu son Şiir'imi sana veriyorum,
Adı yalnızlık değil ama biraz hüzün kokuyor.
Deniz mavisi tadında aşklara mekan oldu,
Kahrolası yüreye şafak oldu Bu şiir.
Sana armağan ediyorum,
Eski kalemimle yazdığım Bu şiiri.
Şiir'in adı sen şiir'in rengi sen.
Bak bugünde sana efkarlandım.
Son şiir'den önce sana verdiğim kalbimi hatırla,
Bak Son şiir'îmi sana ısmarlıyorum.
Tütün kokan nasırlı ellerim sana şiirler yazıyor.
Bu yolda şehitmiyim Seni Cennet saydım diye.
Bak Son nefesimi SENİ SEVİYORUM diye tüketiyorum..!
Yanan Yüreyimi verdim Bu sevdaya...
Seni sevmyei severim sonra.
Ve kendini aynada Yeni görmüş,
Hatun güzellğinde Seni seyretmeyi severim.
Ve ben isyankar bir militan,
Gece yıldızlar ile gülüşüyorum.
Bilinmez türkülerde git ara sevdamı,
Tüm aşıklardan sor muslatımı.
Geceliğin Sendeki Şafak sırdaşımdır,
Maviye çalan deniz,Hüsranlı türkülerdir bize kalan.
Şimdi mevsimsiz karlarız bilinmez dağlarda,
Şimdi bilinmez isimleriz akıllarda.
Bak Bu son Şiir'imi sana veriyorum,
Adı yalnızlık değil ama biraz hüzün kokuyor.
Deniz mavisi tadında aşklara mekan oldu,
Kahrolası yüreye şafak oldu Bu şiir.
Sana armağan ediyorum,
Eski kalemimle yazdığım Bu şiiri.
Şiir'in adı sen şiir'in rengi sen.
Bak bugünde sana efkarlandım.
Son şiir'den önce sana verdiğim kalbimi hatırla,
Bak Son şiir'îmi sana ısmarlıyorum.
Tütün kokan nasırlı ellerim sana şiirler yazıyor.
Bu yolda şehitmiyim Seni Cennet saydım diye.
Bak Son nefesimi SENİ SEVİYORUM diye tüketiyorum..!
Yanan Yüreyimi verdim Bu sevdaya...
YALNIZCA SEN VARSIN . ?
Seni Seviyorum...
Sadece Kim Olduğun İçin Değil !
Sen Olduğun için Ve
Seninle Beraberken Benliğimi Anladığım İçin
Seni Seviyorum...
Sedece Kendine
Yaptıkların İçin Değil !
Ayrım Gözetmeden Yaptıkların İçin
Seni Seviyorum...
Küçük Sevinçlerimi
Mutlu Anlarımı Olduğu Kadar
Hüzünlerimi,Üzüntülerimi,
Sevecen Bir Duyarlılıkla
Benimle Paylaştığın İçin
Seni Seviyorum...
İçimdeki Çocuğu
Saklı Kalmış
Beni Gün Işığına Çıkarttığın İçin
Seni Seviyorum...
Elini Kalbimin Üzerinde
Hissettiğim Zaman
Üzüntülerimi Alıp Onların Yerine
Şimdiye Kadar Hiç Kmsenin Başaramadığı O Güzellikleri,
O Sıcaklığı,O İçtenlik Işığını
Bana Duyurmaya Başardığın İçin
SENİ SEVİYORUM...
GÜNEŞİN GÜZEL YÜZÜ YÜREĞİNE DOĞSUN KABUSLAR SENDEN UZAKTA MELEKLER BAŞ
UCUNDA
OLSUN GÜNEŞ ÖYLE BİR GÜNDE DOĞSUNKİ BÜTÜN DUALARIN KABUL OLSUN
Sadece Kim Olduğun İçin Değil !
Sen Olduğun için Ve
Seninle Beraberken Benliğimi Anladığım İçin
Seni Seviyorum...
Sedece Kendine
Yaptıkların İçin Değil !
Ayrım Gözetmeden Yaptıkların İçin
Seni Seviyorum...
Küçük Sevinçlerimi
Mutlu Anlarımı Olduğu Kadar
Hüzünlerimi,Üzüntülerimi,
Sevecen Bir Duyarlılıkla
Benimle Paylaştığın İçin
Seni Seviyorum...
İçimdeki Çocuğu
Saklı Kalmış
Beni Gün Işığına Çıkarttığın İçin
Seni Seviyorum...
Elini Kalbimin Üzerinde
Hissettiğim Zaman
Üzüntülerimi Alıp Onların Yerine
Şimdiye Kadar Hiç Kmsenin Başaramadığı O Güzellikleri,
O Sıcaklığı,O İçtenlik Işığını
Bana Duyurmaya Başardığın İçin
SENİ SEVİYORUM...
GÜNEŞİN GÜZEL YÜZÜ YÜREĞİNE DOĞSUN KABUSLAR SENDEN UZAKTA MELEKLER BAŞ
UCUNDA
OLSUN GÜNEŞ ÖYLE BİR GÜNDE DOĞSUNKİ BÜTÜN DUALARIN KABUL OLSUN
SEN BENİM YÜREGİMDE OLMALIYDIN. ?
BÖYLE SEVDİM İŞTE
Ben seni kocaman bir yürekle sevdim. Gözlerim değil, yüreğimdi seni
gören.
Sen damarlarımdaki kana karışıp, geldin oturdun yüreğime. Bir başka
yerde
olamazdın zaten. Sen, benim en değerli yerimde, yüreğimde olmalıydın,
orada kalmalıydın. çok aşka ev sahipliği yapan bu yürek, ilk kez bu
kadar
kolay kabullendi seni. Herhangi bir konuk değildin artık. Bu yüzden
ne
ağırlama faslı vardı, ne de uğurlama. O yüreğin gerçek sahibiydin.
Şimdi sonbahar, kışa giriyoruz ya... Ben dört mevsim baharı yaşadım
seninle. çiçek çiçek açtın yüreğimde. Gökkuşağı zayıf kaldı, senin
renklerin karşısında. Taze bir yaprak gibi yeşildin. Açelya idin
pembeliğinle. Üzerine çiğ taneleri düşmüş sarı güldün. Kırmızıydın
bir
ateş gibi. Ve maviydin... En çok bu renkle anmayı sevdim seni. Denize
tutkundum, denizi sensiz, seni de denizsiz düşünemedim.
Seni severken dünyayı da sevdim ben, insanları da... Kendime bile dar
gelirken, içinde herkese yer olan bir hayatın sahibiydim artık. En
kızgın,
en tahammülsüz olduğum anlarda bile, seni düşünmek yetti bana.
İçimdeki
sevinç yüzüme yansıdı, güldüm. Beni öylesine güldüren senin sevgindi
ve
ben kaygısız, içten gülüşün ne demek olduğunu, nasıl güzel bir şey
olduğunu anladım seninle...
Her şeye rağmen sevdim seni. Güçlüydüm ve aşamayacağım hiçbir zorluk
yoktu. Koca bir kente, koca bir ülkeye kafa tutabilirdim. Sen elimden
tuttuğunda, patlamaya hazır bir volkan gibi hissederdim kendimi.
Menzil
sendin ve ben o menzile ulaşmak için önüme çıkan her şeyi yok
edebilirdim.
Sana ulaşmamı engelleyecek her şeyi eritirdim, kül ederdim. Sana
ulaştığımdaysa sakin bir göle dönüşürdüm. Ve o göle bir tek sen
girebilirdin.
Sevdim ve hayrandım da... Her halin çekti beni. Duruşunu, uyumanı,
gülmeni, kızmanı, şaşkınlığını, saflığını, kurnazlığını, çocukluğunu,
olgunluğunu sevdim. Sesini de sevdim suskunluğunu da.
Küçük oyunlarını, kaprislerini, sitemlerini, korkularını sevdim. Seni
ve o
doyumsuz sevdanı, uçarı sevdanı anlatacak kelime bulamadım çoğu
zaman.
Sığmadın cümlelere ve hiçbir cümle seni
yeterince tarif edecek kadar derin olmadı.
Seni severken yorulmadım. çünkü sen yaşam kaynağıydın. Her gün
yenilendim.
Seninle çoğaldım, büyüdüm. Eksik kalan neyim varsa tamamladın.
Ölmeyecektim çünkü sen ölmezliğin ta kendisiydin.
Sevdim işte ötesi yok...
3 Mart 2010 Çarşamba
ayrılık sadıktır sevgili ye
Ayrılık
Sessiz köşelerin arkadaşı ayrılık
Karanlık gecelerin sırdaşı ayrılık
Umutsuz kişilerin yoldaşı ayrılık
Ayrılmaz ayrılık, sadıktır sevdiğine
Anlamsız cümlelerin öznesi ayrılık
Zamansız bitişlerin gözdesi ayrılık
Oransız sevmelerin yüzdesi ayrılık
Ayrılmaz ayrılık, sadıktır sevdiğine
Zamansız ölüm kadar yakındır ayrılık
Hücum sözüyle kalbe akındır ayrılık
Kaşındıkça kanayan acındır ayrılık
Ayrılmaz ayrılık, sadıktır sevdiğine
Doğduğun gün yazılan kaderdir ayrılık
Nöbetini bekleyen askerdir ayrılık
En beterinden bile beterdir ayrılık
Ayrılmaz ayrılık, sadıktır sevdiğine
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)